17 Nisan 2013 Çarşamba

Hafriyat


Nicedir bir şeyler yazmıyorum. Ne zaman niyet etsem ya çok ciddiye almışım ya da taşak muhabbetinden öteye geçmemiş yazdıklarım. Ben arasını bulamıyorum. Hep söylüyorlar da duymuyorum; bir şeyi tadında bırakmayı bilmiyorum. 

Burada kazı yapma niyetindeyim. Kepçe - dozer ve bilip bilmediğim ne kadar hafriyat makinesi varsa yolladım içime deli gibi çalıştırıyorum. Bayağı toz - duman ve gürültü çıkartıyorlar da aldırış etmiyorum. Çıkanları da silmeden, parlatmadan buraya yazma niyetindeyim. Yani size kömürden ötesini vaat etmiyorum. Arada taş - toprak, yıllar önce kaybettiğiniz çorabınızın teki ve kendinizden bir parça bir şeyler bulma ihtimaliniz de var ama umutlandırmak da istemiyorum. Umut kötü.

Blog ve yazı için seçtiğim resme de geçenlerde rastladım. İncelerken 3-5 dakikamı kaybetmişim, görmeye başlar başlamaz anladım. Ben hiç önde duran çöplükten ötesini göremedim, göremiyorum. Genelde bunu yaparken de kendimi hayatıma bakarken yakalıyorum. Sonra çaydan bir yudum daha alıyorum, yine demini almamış. Öğrenemeyeceğim herhalde şunu demlemesini. Şekeri de teke düşürdüm ama alışamıyorum. Herkese "Çayın tadını şekersiz içince alıyorsun abi." diyorum. Oysa ben hiç çayı şekersiz içmedim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder